Kategori arşivi: gezi

Kerem’le Eminönü…

.Geçen hafta Kerem’le Eminönü gezisi yaptık.Benimle gelmek çok istiyordu,ben de onunla gitmek istiyordum ama kısmet olmuyordu.Onunla yol arkadaşlığı çok güzel..her şeye dair bir fikri olduğundan güzel vakit geçiriyorum Keko ile.Eminönü’nde akın akın insanları görünce ”anne burası dünya mı?”dedi.Çocuk bu kadar kalabalığı görünce şaşırdı tabi…elimi sıkı sıkı tuttu…Allah korusun kaybolur diye de bende korkmadım değil hani…neyse sağsalim eve döndük,güzel bir gündü…bol bol fotoğraf çektik.. Okumaya devam et

Şakirin Camii..

.Kaç yol oldu,bir türlü şu meşhur Şakirin Camiine,modern camiye gitmek nasip olmadı.Bir kaç kez kabristanlara geldik ama camiye girmedik.Bu fotolar…taaaa kıştan,zaten bazı karelerde kar kalıntılarını görürsünüz.O gün Zülfiye aradı,gel gidelim,Karacaahmet mezarlığına ordan Aziz Mahmut Hüdayii efendi türbesine…kendimizi atalım bir yerlere dedi… Okumaya devam et

İstanbul Oyuncak Müzesi..

Geçen hafta Kerem’in sınıfıyla geziye gittim.Of of iyi ki gittim…Nasıl anlatayım bilmem ki…şu cümleler oranın broşüründe yazıyordu,aynen aktarayım..aynen anlatmak istediğimi yazmışlar……….İstanbul Oyuncak Müzesi’nin kapısından içeri girerken bir elinizden çocuğunuz,ayrılırken de diğer elinizden çocukluğunuz tutacak……aynen böyle yazmışlar.Tam da böyle oldu.Oradayken Kerem’i unuttum,kendim için gezdim,tek tek ,inceleye inceleye ….şu an üzerinden bir hafta geçti de iyiyim,resmen başka bir  boyuta geçmiş gibiydim.

Tavsiyem buraya mutlaka gidin ama yanlız veya eşinizle..

.Neyse resimlere başlasam iyi olacak.500 e yakın foto ..aralarından seçim yapmam zor oldu.Müzenin girişinde iki tane zürafa maketi vardı,sokak lambası olarak tasarlamışlar...Yukarıdaki plastik oyuncakları hatırlamayanınız yoktur sanırım….Bu bebekten ve aşağıdakilerden neredeyse her evde vardı zamanımızda.Gezerken öyle oyuncaklar gördüm ki kalite olarak en kötü bizimkilerdi ama yaşattığı duygusallık tavan yaptırdı kalbimize...........Mattel firması tarafından yapılan Kanuni Sultan Süleymen ve Hürrem Sultan’ın oyuncakları....Genelde oyuncaklar Almanya ve Japonya’dan.Bu türler minyatür sanatı gibi.Her ayrıntı düşünülmüş.Porselen tabaklar,goblen halılar,dikiş makinesinin iğnesi bile anlayın yani..alttaki çok fenaydı,bebeklerin gözlerine bakamadım,korku filmi gibiydi….......Yukarıdaki makette çok hoşuma gitti,kendimi gördüm gibi,Cide’de köydeyim sanki,balkondan benim kovboylara bakıyorum…gitar çalan Bedo,odun taşıyan Keko,veee her zaman ki gibi keyif yapan Gogo…hayal işte.

.İşte beni benden alan karelerden biri…o an ilkokuldaki sınıfımın kokusu geldi sanki burnuma....Lady Di..hayranıyım zaten,bu bebeği bana vermezler mi acaba.?...Yukarıdaki bileklikten takmayan var mı?....Bu ev de müzenin olduğu ev.(sanıyorum sahibi Sunay Akın).Maketini yapmışlar,harika idi...Kafeterya hele gel beni ye der gibiydi.Tabi çocuklarla kapısına bile uğramadık.Ama bir gün buraya kendi başıma gelip gezeceğim,burada oturup horoz şeker bile yiyebilirim.Hatta sinema salonunda gösterilen Yeşilçam Oyuncakları adlı gösteride gönlümce ağlayacağım.

Buranın oluşmasına katkıda bulunan herkesi tebrik ediyorum….

dağ başı,göl kenarı,bir gün,bir gece..

Eveeet,bu ayakkabıları bu hale getiren nedir?Bizim evin erkekleri haftasonu bir maceraya gittiler.Zülfiye’nin eşi Levent ,aynı zamanda bir avcıdır.Her yıl nerelere gider,başına neler gelir ama bir türlü uslanmaz.Hal böyle olunca ,anlattıklarından bizimkilerin de ağzının suyu akar ama elden bir şey gelmez.

    Geçenlerde” hadi hep beraber bir gece kamp yapalım ”dedi bizim avcı.Hemen organize olundu.Onlara çaktırmadan biz de Zülfiş’le organize halindeydik.Cumartesi sabahı 05.30 da yola çıktılar.4 erkek çocuk,iki baba.Kırklarelinde ,Armağan köyü diye bir köyde,Armağan barajının yanında.Tabi dönüşte ayakkabılar bu hale gelmiş.Onların çektiği bir kaç resim ekleyeceğim şimdi.

.Bu pozu neden vermiş bizim ergenler bilemedim.Hallerinden keyifleri pek bi yerinde gibi..ama bunlar ergen biraz sonra facebook’tan bir bildirim gelir mazallah,suratları anında değişir.

..Bunlar da küçük sıpalar.Herkes eşini bulmuş dolaşıyor.Resimlerden onu anlıyorum.Levent neye bakıyor,kesin bir böceğin izini sürüyordur.Resimleri Gökhan çektiği için onu göremiyoruz malesef.Makinemi al demiştim,unutmuş,telefonla da bu kadar oluyor demek..Çadır kurulmaya başlamış burada.Büyük sıpalar neler kaynatıyordur kim bilir?.Kerem ”benim odam çok rahattı”derken anlamamıştım çadırın odalara ayrılmış olduğunu.Hiç çadır kültürüm olmamıştır da.Onlar Selçuk’la aynı odada yatmışlar.Çocuklar zaten çok sever böyle yerlerde oynamayı,uyumayı.Gece çok soğuk olmuş tabi.Bir tek Kerem üşümemiş,diğerleri donmuş.Kaan ve Bedo uyku tulumuna girdiklerinden fena değillermiş.Gökhan kafasına kapşonu geçirip yattığı halde donmuş,bir ara başka bir t-shirt geçirmiş kafasına ayrıca.Abartmış,zaten evde de sadece o donar nedense..Doğa adamı yine bulmuş bir doğa harikası..Balık tutma keyfi yapamamışlar.Çünkü balık yokmuş.Mangalda pişirmedik bir şey bırakmamışlar gerçi.Neler neler almışlar giderken.Topu topu bir gün,bir gece.Cipsler,çikolaralar,kekler,sucuklar,kanatlar…afiyet olsun.Çadırları göle nazır ,ne güzel yerdeymiş öyle..Resimlerde yok ama kocaman bir ateş yakmışlar.Bir yığın çalı,çırpı toplamışlar.Bedirhan tam da gitarıyla hava atacağı yere gitmiş demek ki.Duyan da Bodrum’da,etrafta kızlar filan var sanır.Sabaha karşı çadırın etrafını çakallar sarmış,ulumalarından tırsmış birisi.

.Sabah kahvaltıda Levendö Menemeno.Çaydanlıkta yumurtalar haşlanmış.Sucuklar…öf ağzım sulandı şimdi..Ayakkabılar temizlendi.Bu da benimkiler için güzel bir anı oldu.

Not:Heee biz mi ne yaptık Zülfiye ile.Bağrımıza taş bastık,Capitol’de yemek zor geçti boğazımızdan. .Marketten akşam çayın yanında yemek için aldığımız ıvır-zıvırları inanın hep onları anarak yedik.Hatta nostalji olsun diye Çamlıca gazoz bile içtik şişeden.Şimdi olsalardı diye,diye..Bir de Çınaraltı yapacaktık ama ayaklarımız yorulmuş be.

Bize de lazım böyle arada…okulların açılma arefesinde bize de iyi geldi.

Bayramdan kareler..

Bayram tatili yine Cide idi.Ben bile bıktım ,siz haydi haydi bıktınız bu Cide muhabbetinden  değil mi?Şöyle karışık bir şeyler yükledim.Kısa,kısa......Bu resimler limandan.Çektik arabayı,indik oturduk Gökhan’la bir taşın üzerine.Resim ,muhabbet…......Her gün yine balıkçıda idik.Eeee bu sefer çocuklar yok,anneanne,babaanne ,bize eyvallah......Çiçekler balıkçıdan…..Ramazanın son 3 gününü Cide’de tuttuk.Malum kalabalık olunca tek masa yetmedi.Balkondaki masayı da içeri aldık yemeklerde.Hele oraya ilk indiğimiz gün bir pide maceramız var ki,bir bilseniz.Yola çıkarken evdeki bayat pideleri bir poşete koyup,”bir yerlerde köpekler için dökerim ”demiştim.Bizim evin orada unuttum.Kayınvalidemleri almak için gittiğimizde” orada atarım ”demiştim orada da unuttum.Sonra annemleri almak için gittiğimizde orada da atmayı unutum.Pideleri unuttum yani.

Neyse Cide’de bayram üstü bir insan seli oluştu birden,otobüsler arka arkaya giriyordu,resmen.Tabi fırınlarda ekmek filan hak götüre.Sen kalırmısın ”köpeklere atacağım” dediğin pidelere.Allah bir güzel ders verdi ki bize.Arada küflenmek üzere olanlar bile vardı,ama bir daha gören olmadı.Aşağıda bayram sabahından bir kare görüyorsunuz.Anladığınız üzere köye annemler ve kayınvalidemler birlikte gittik.Kayınvaliden iki yıldır bu birlikteliği çok istiyordu.Kısmetmiş ,oldu,hep beraber değişik bir tatil oldu.Biz Gökhan’la kendimize söz verdik,hiç kavga etmeyeceğiz dedik.Çünkü,kayınvalideyle kayınpeder kavgayı bitiriyor,annemle babam başlıyor.Kavgalarının sebeplerini de bir duysanız,gülersiniz.

   Her neyse tabi bayram sabahı bayramlaşacağın kim varsa hepsi evde.”bari odalarınızdan çıkmayın da oraya gelip bayramlaşalım ”dedik.Resimde Kerem bayram parası toplamak için uyandırmakla meşgul.Hep beraber bayram namazı sonrası kahvaltı filan,güzel bir anı oldu.

   Tabi ev kalabalık olunca,çocukları bırakıp çıkmak için ortam iyiydi.Zaten öyle anlaşmıştık,herkes serbest,öyle arı kovanı gibi gezilmeyecekti.Gökhan’la bu kuralı hiç ihlal etmedik,kafa nereye,biz oraya hesabı.Çok uzaklaşmadık,hep balıkçıda idik.Sabah,öğle,akşam..akraba gibi olduk.

..Bu son resimden bahsedeyim.İlk defa duyduğum bir gelenek.Arefa günü mezarlık ziyaretinden önce,ikindi namazında camide toplanılıyor.Herkes bir ekmek ve bir paket helva getiriyor.Tabi eskiden helva evlerde yapılırmış ama şimdi marketten alınıyor.Caminin içinde girişte,köyden birileri o ekmekleri dilimliyor,helvaları dilimliyor.Bu arada ikindi namazını camaatle kılıyorsun,sonra dönüp oturuyorsun,önünde bir poşet.O dilimlenmiş ekmekler ve helva herkesin poşetine dağıtılıyor.Keşke helvaları dağıtırken bir plastik eldiven giyselerdi,annemi bir ara bu konudan dolayı kaybedebilirdim yani.Neyse,böylece herkesin ekmeği,helvası birbirine karışıp,hayır işleniyor ,dua ediliyor gibi bir şey.Olayın adı Zirat.Eh bizde bir şey öğrenmiş olduk.

Hanbahçe-2

Hanbahçe ‘de yaklaşık 2,5 yıldır Cide’deki uğrak yerlerimizden biri.Bu seferki gidişimizde ilk kahvaltımızı orada yaptık.Ben yine kendimi kaybettim tabi.Hipnoz oldum bir anlamda.Bir yığın resim var,aralarından seçmek zor oldu,diğer türlü de o kadar resmi nasıl yükleyeyim.Aralarından sizler için seçtiklerimi görüyorsunuz.Hanbahçe’nin sahibi Uğur bey’le de tanışma ve sohbet etme fırsatı bulduk.Bu güzelim bahçenin bakımı,peyzajı ..her bir şeyi kendine aitmiş.Cide’nin küçük ama kalabalık çarşısından kendini kurtarıp atacağın masal gibi bir yer meydana getirmiş.Daha bir çok şey varmış kafasında.Bakalım Allah ömür verirde gidip geldikçe,biz de görürüz oluşan güzellikleri.Ben bir şey yazamıyorum,resimler bir nebze anlatsın size güzelliği.Düşünün bir de orada olmak daha da bir güzel.Tabi çocuklar çabuk sıkıldı,kalktık.Bayramda yine oradayız inşallah.Bu sefer annemler ve kayınvalidemler hep beraber gideceğiz inşallah.İşte o zaman Gökhan’la kimse tutamaz bizi.Çocuklar ne de olsa emin ellerde deyip,soluğu Hanbahçe’de alırız artık.Zaten içimde kalan bir kaç tohum toplanacak çiçek kalmıştı,hazır gitmişken onlardan da toplarım belki.

Kahvaltıda kullandığımız kaşık,çatal ,bıçak tahtaydı.Sanki o an paketten çıkmış gibi gıcır gıcırdılar.Servis yapan bayana sorduk,”herkese yeni mi çıkarıyorsunuz bunları ”diye.”Hayır ”dedi.”Eee nasıl böyle tertemiz oluyor bunlar ”.”Yıkıyoruuum” diye yöresel bir vurguyla cevap verdi.Cevabımızı aldık yani.Siz de mesajı aldınız sanırım,tertemiz bir yer olduğu mesajını.

Hadi boş verin bir sene de güneye tatile gitmeyin.Denizse deniz,yeşillikse yeşillik.Bunlar görünürde olanları,bir de saklı yerleri var .Onlar da bonus:)

Hanbahçe’nin 1.bölümü eski blogumda gezi bölümünde mevcut.Oradaki yayınları halen buraya taşıyamadık.Görmek isterseniz (www.elmalikurabiye.blogspot.com) .

Şeküre teyze ve cevizin altı…..

”Şimdi nerde olmak istersin” diye sorsalar,”resimdeki ceviz ağacının altında olmak isterdim” derdim.Cide’ye iner inmez soluğu muhakkak burada alırız.Burası kayınvalidemin köyü.Beyköy.Şeküre teyze ve Mehmet amca hem kayınvalide tarafından hem kayınpeder tarafından akrabamız.Bu ağaçta onların evlerinin önünde.Oraya gider gitmez gördüğünüz divana seriliriz.Köyde herkesin bir işi vardır diye pek kimseye bulaşmayız.Bir süre sonra evdekiler geldiğimizi anlarlar,eve davet ederler ama hayatta eve girmeyiz.

.Bu sene de aynı oldu .Divanın keyfini en çok Elifsu çıkardı.İlk gün uyudu bile.Resimde Şeküre teyzenin torununun bisikletinin garajını gördünüz mü?Çok güldük ona.Bu arada ne kadar dağ bayır gezdirsekte İstanbul çocuklarını görüyorsunuz.Tatil boyu bu iki ergenin elinden cep telefonlarını alamadık.Her an ne haberi alıyorlar,ne yazıyorlar anlamadık.

.Divanın hikayesi bu.Üzerindeki örtüye bittim.Öyle güzel renkleri vardı ki.Şeküre teyze” al git ”dedi sağolsun.Yok ,o örtü orada güzel.Divanın hemen arkasında iki tane dağ çileği bulduk Elifsu ile.Hemen mideye indirdik tabi.Yıllar evvel Rize’de yemiştim,özlemişim…bir tanecik bile o özlemimi gidermeme yetti.

Taxim bir-iki..

.Geçen hafta cumartesi ailecek karşıya geçtik.Çocukları gençliğimizde gezdiğimiz yerlere götürdük Gökhan’la.Yürüdük,yürüdük…çok güzel geçti,kendi adıma...Çocukların en çok ilgisini çeken yerler tabiki müzik aletleri satan dükkanlar oldu.Her mağazayı tek tek gözetlediler.Bu resimdeki enstrümanlar minyatür.Tünel Kerem’de korku yarattı.Aşağı doğru baktığında bir acaip oluyormuş.Sonra birden ”ben Allahtan başka bir şeyden korkmam”deyip atladı  metroya.Gülmekten öldürdü bizi zaten.En önde durup ,korku filmi seyreder gibi hareketler yaptı..Tabiiii olmazsa olmazlardan biri.Güllüoğlu baklava ve maraş dondurma....40 yaşıma geldim daha ilk defa Galata Kulesi’ne çıktım.Ama bir daha çıkmam.Ne kalabalıktı öyle.Bir de asansörle çıktık.Yoksa ne şekilde çıkılırdı o merdivenlerden bilemiyorum....Dönüşte bizimkiler yokuşu zor çıktı.Beyzadeler arabasız tuvalete bile gitmedikleri için böyle gezilere pek alışık değiller...Eeeee ben gezerim de ,en çok nelere bakarım,bilirsiniz değil mi?Tabi çiçeklere.Sizlere gördüğüm güzellikleri göstermek istiyorum.....Galata Kulesi’nden gözlediğim teraslar.Ne güzel yapmışlar.Emek gösterenlere helal olsun,güle güle otursunlar diyorum buradan...Şu balkon da çok güzeldi.Yan komşu bir hortumla arada bir yan balkonunu da sulasaydı keşke.

2-B piknik..

..Okulun son haftasında sınıf pikniğimiz olmuştu ama bir türlü yayınlayamamıştım.Ancak şimdi fırsat buldum.Geçen sene pikniğe gidememiştim,Kerem’de üzülmüştü.Bu sene kaçırmadık Allahtan.

Geçen sene de aynı yerde yapılmıştı piknik.Ben de çok beğendim.Çok rahat bir yermiş.Çocuklar gözümüzün önünde alabildiğine çim kaplı alanda rahatça oynadılar.Çoğu çocuk yalın ayak dolaştı ama bizim Kerem hiç öyle bir şey yaparmı.Böcek filan gelecek diye delirir sonra.

Piknik alanını merak edenler için yazayım…Polonezköy tarafında Cumhuriyet köy.Yol boyu bu şekilde bir çok piknik alanı mevcut...Bu kızçeler de mi kim?Kerem’in arkadaşlarının kardeşleri.Şu güzelliklere bir bakın.Şimdiden kanka olmuşlar.......Sınıf annemiz Banu hanım,her şeyi düşünmüş.Üşenmemiş çuval yarışı için çuvallar getirmiş sağolsun.Çocuklar çok eğlendi.Laf aramızda velilerde bu oyunu oynadı.Ben  hiç bulaşmadım tabi.Mazallah zıplarken bir kazaya maruz kalmak da var...Her türlü oyun alet edevatı mevcuttu.....Mangal faslı en sabırsızlanılan zamandı.Kokudan doyduk zaten.Kerem nasıl bayılır böyle yemeklere..suratından belli değil mi?Köfte ekmek,sucuk ekmek gibi şeylere dayanamaz.Resimdeki poz tesadüf değil,aynen böyle yer sevdiği şeyi.Ama bir tabak sebze görsün tam anlamıyla zırlar...